05 Kas Varlık Fonu – Seyfullah Atçı
Son dönemlerde özellikle; Ziraat Bankası, BOTAŞ, Türk Telekom ve Borsa İstanbul gibi tamamı devredilen kurumlar yanında sermayesinin yarısına yakını devredilen THY ve Halk Bank gibi devasa kurumların devredildiği ve dikkatlerin üzerinde toplandığı “VARLIK FONU” ülkemiz için yabancı (Erbakan’ın başbakanlığı döneminde “Kamu Kaynak Havuzu” gibi benzer girişimlerde bulunulmuştu) bir uygulama olmamakla birlikte, yeni ve alışılmadık bir girişim olarak dikkat çekiyor.
Fon’un alt yapısı başta Maliye Bakanlığı, Hazine, TCMB ve Özelleştirme İdaresi gibi kurumların çalışmaları ile olgunlaştırılmış ve nihayet; Resmi Gazete’nin 19.08.2016 tarih ve 29813 numaralı sayısında “6741 sayılı, Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” adıyla yürürlüğe girmiştir.
Oluşum nedenine baktığımızda, Kanun’un “Amaç ve Kapsam” başlıklı kısmında, kuruluş gerekçesi şöyle belirtilmiştir; “Bu Kanunun amacı sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurtiçinde kamuya ait olan varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek için Türkiye Varlık Fonu ve bu fona bağlı alt fonları kurmak ve yönetmek üzere Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin kurulması, yönetimi ve faaliyetlerine ilişkin esasları düzenlemektir.”
Dünyadaki uygulamalara baktığımız zaman, yaygın olarak kullanılan bu fonlar (ulusal varlık fonları), “devletlerin, ellerinde bulundurdukları varlıkları, yurtiçi, yurtdışı ayrımı yapmadan, ülke menfaatleri doğrultusunda, uzun vadeli stratejiler oluşturarak yatırım yapmak için kurulmuş özel amaçlı yatırım fonları” olarak görürüz.
Başbakanlığa bağlı olarak Kuruluş Sermayesi 50.000.000.- (elli milyon) TL olarak tescil edilen Türkiye Varlık Fonu’nun diğer ülkelerdeki varlık fonlarında olduğu gibi temel iki amacı vardır.
1- Ülke Ekonomisi istikrarlı bir biçimde (küresel ve siyasi gelişmelerden etkilenmeden) yönetmek,
2- Gelecek nesillere refah bir ülke devretmek.
Ekonomik açıdan bakıldığı zaman Varlık Fonlarının doğru bir uygulama olduğu kabul edilebilir. Olaya bir de Varlık Fonlarının kurulma dayanağı açısından bakmak gerekir, yani neden ihtiyaç duyulur ve neden kurulur.
Dünyadaki genel uygulamalara baktığımızda, iki kuruluş nedeni görülür.
1- Emtiaya dayalı fonlar, (Bu tür fonlar; ihraç edilen emtialardan elde edilen bütçe fazlaları (gelir) sayılabilir.
2- Emtiaya dayalı olmayan fonlar; Emtiaya dayalı olmayan dış ticaret fazlaları veya emeklilik fonlarında biriken paralar” olarak değerlendirilebilir.
Türkiye Varlık Fonu ne işler yapacak diye baktığımızda, “Yerli ve yabancı şirketlerin hisse senetleri, Türk Parası Kıymetini Koruma hükümleri kapsamında alım satımı yapılabilen yabancı, kamu, özel sektör ve kamu borçlanma araçları ve ihraççı paylarının alınıp satılması. Vadeli mevduat ve katılma hesabı işlemlerinin yapılması. Hazine taşınmazları ve mevduat sertifikaları, altın ve diğer kıymetli madenler ile bu madenlere dayalı olarak ihraç edilen sermaye piyasası araçlarının alım satım işlemlerinin yapılması. Fon katılma payları, repo alım satım işlemleri, kira ve gayrimenkul sertifikaları ve diğer para piyasası işlemleri” diyebiliriz.
Türkiye Varlık Fonu’nun kaynaklarına baktığımızda, “Özelleştirme kapsam ve programında bulunan ve Türkiye Varlık Fonuna devrine karar verilen kuruluş ve varlıklar ile Özelleştirme Fonundan Türkiye Varlık Fonuna aktarılmasına karar verilen nakit fazlaları. Kamu kurum ve kuruluşlarının tasarrufu altında bulunan ihtiyaç fazlası gelir, kaynak ve varlıklar, Bakanlar Kurulu tarafından Türkiye Varlık Fonuna aktarılmasına veya yönetilmesine karar verilenler. Türkiye Varlık Fonu tarafından yurtiçi ve yurtdışı sermaye ve para piyasalarından sağlanan finansman ve kaynaklar. Diğer yöntemlerle sağlanan finansman ve kaynaklar.” denebilir.
Türkiye Varlık Fonunun kuruluş özelliği, denetimi ve beklentilerine baktığımız zaman; Kuruluş özelliğinin yetersiz olduğunu (Kuruluş sermayesinin emtia geliri fazlası veya emtia dışı dış ticaret fazlası kaynakları ile değil, Özelleştirme İdaresi katkısıyla kurulduğunu) görürüz, ancak beklentilerin yüksek olduğunu (sermaye piyasaları canlanacak, yapılacak yatırımlarla istihdam olanakları sağlanacak, büyüme oranında artış olacak, teknoloji ve dijitalleşme gelişmelerinin desteklenmesi ile küresel rekabet artacak, ekonominin yapısal sorunlarına destek sağlanacak, mega projeler kolaylaşacak) söyleyebiliriz. Bir diğer husus olan denetim mekanizmasının ise bir kamu kurumu olduğu halde Yargıtay tarafından denetime tabi olmayıp, Türk Ticaret Kanununa göre kurulmuş anonim şirketler gibi Bağımsız Denetime tabi olduğunu görürüz.
Dileğimiz Türkiye Kamu Fonu’nun kuruluş beklentilerinin gerçekleşmesidir.
Seyfullah Atçı
seyfullah_atci@ismmmo.org.tr